Yurt Dışına Taşınmak ve Yetersizlik Hissi: Her Şeyi Aynı Anda Halledebilmek Kaygısı

Yurt dışına taşınmak ve yetersizlik hissi: Her şeyi aynı anda halletmeliyim!
Göç deneyimini zorlaştıran en temel hislerden birisi "yabancılık çekmek" sanırım. O ülkeye ayak bastığımız ilk an yabancı dilde yazan yazılar, trafik işaretleri, pasaport kontrolü; belki de hiç görmeden tuttuğumuz evimize ulaşmak için anlaşmaya çalıştığımız sürücüler, ev sahipleri; günlük hayatımızı idame ettirebilmek için iletişime geçtiğimiz esnaflar, satıcılar ve süpermarkette farklı dilde yazan etiketler… Belki de kaç kere süpermarketten almak istediğimiz ürün yerine dili yeterince anlayamadığımız için yanlış ürünü aldık, derdimizi anlatamadığımız için kafelerde yanlış sipariş verdik… Sanki bir hayata yeniden başlamış gibi en temel şeyleri yeniden öğrenmeye çalışmak; bankada, süpermarkette, telefon operatörü mağazasında kendimizi yeterince ifade edemediğimizi hissederek yaşadığımız sürekli o "kaygı" hali.
Yurt dışına taşındığımız zaman aslında büyük bir rutin değişikliğinin içinden geçerek konfor alanımızı geride bırakmış oluyoruz. Bu büyük rutin değişikliği zaten bizi yeterince zorluyorken bir de bu kaygı hissiyle birlikte çoğu kişide gözlemlediğim şey kendilerini sürekli daha yetersiz hissetmeleri oluyor. Buradan da şöyle bir inanç gelişiyor: "Her şeyi halletmeliyim", "Kendimi bir an önce geliştirmeliyim".
"Bu ülkenin dilini öğrenmeliyim ki kendimi yeterince ifade edebileyim." "İngilizcemi de geliştirmem lazım. Konuşma pratiğim çok geride kalmış." "İş bulmam lazım." "Bir yandan da derslerime çalışmam lazım." "Bir arkadaş grubuna dahil olabilecek miyim? Kafama uygun birini bulabilir miyim ki?" "Sosyalleşmem lazım. Bir şeyi kaçırmamalıyım."
Zaten ilk başta bu kadar yabancılık çektiğimiz, rutinlerimizin tersine döndüğü, belki de aidiyet hissimizin bir süre kopuk olduğu bu zamanda, belki de her şeyi aynı anda yapmaya çalışmak bizi bu kadar çok kaygıya sürüklüyordur. Bu durumlarda kendimize ne kadar öz şefkat gösteriyoruz? Ne kadar sırtımızı sıvazlayıp "Sıra sıra", "Halledersin" derken buluyoruz kendimizi?